وَلَيَالٍ عَشْرٍۙ٢2 - Zilhicce ayının ilk on gecesine and olsun;
وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِۙ٣3 - Herşeyin çiftine de, tekine de and olsun;
وَالَّيْلِ اِذَا يَسْرِۚ٤4 - Gelip geçen geceye and olsun ki, bunların her biri akıl sahibi için birer yemine değmez mi?
هَلْ ف۪ي ذٰلِكَ قَسَمٌ لِذ۪ي حِجْرٍۜ٥5 - Gelip geçen geceye and olsun ki, bunların her biri akıl sahibi için birer yemine değmez mi?
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍۙۖ٦6 - Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?
اِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِۙۖ٧7 - Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?
اَلَّت۪ي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِۙۖ٨8 - Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?
وَثَمُودَ الَّذ۪ينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِۙۖ٩9 - Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?
وَفِرْعَوْنَ ذِي الْاَوْتَادِۙۖ١٠10 - Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?
اَلَّذ۪ينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِۙۖ١١11 - Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?
فَاَكْثَرُوا ف۪يهَا الْفَسَادَۙۖ١٢12 - Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?
اِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِۜ١٤14 - Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir.
فَاَمَّا الْاِنْسَانُ اِذَا مَا ابْتَلٰيهُ رَبُّهُ فَاَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبّ۪ٓي اَكْرَمَنِۜ١٥15 - Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman, o: "Rabbim beni şerefli kıldı" der.
وَاَمَّٓا اِذَا مَا ابْتَلٰيهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبّ۪ٓي اَهَانَنِۚ١٦16 - Ama onu sınamak için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: "Rabbim bana hor baktı" der.
وَجَٓاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفاًّ صَفاًّۚ٢٢22 - Melekler sıra sıra dizilip, Rabbinin buyruğu gelince,
وَج۪ٓيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ وَاَنّٰى لَهُ الذِّكْرٰىۜ٢٣23 - O gün, cehennem ortaya konur. O gün insan öğüt almaya çalışır ama artık öğütten ona ne?
يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي قَدَّمْتُ لِحَيَات۪يۚ٢٤24 - "Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaymışım" der.
فَيَوْمَئِذٍ لَا يُعَذِّبُ عَذَابَهُٓ اَحَدٌۙ٢٥25 - O gün, hiç kimse, Allah'ın azabettiği gibi azabedemez.
وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُٓ اَحَدٌۜ٢٦26 - Hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibisini bağlayamaz.
يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُۗ٢٧27 - Ey huzur içinde olan can!
اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ٢٨28 - O, senden, sen de O'ndan hoşnut olarak Rabbine dön!
فَادْخُل۪ي ف۪ي عِبَاد۪يۙ٢٩29 - Ey can! İyi kullarımın arasına gir.
Kur'an-ı Kerim basit bir kitap değildir. Bir ayetten 3 kişi 3 ayrı mana çıkarır;
Avam : Okuduğu gibi anlar (meal).
Alim: Okuduğunu hadis ve sünnetle birleştirip tefsir eder (yorumlar).
Arif: Ayetin Allah katındaki gerçek manasını anlar.
Arapça okunan Ku'ran-ı Kerim gerçek manaya isabet eder!
Süleyman aleyhisselam mal, ilim ve hükümdarlık arasında şeçim yapmakta kararsız iken ilmi tercih etti ve bu sayede mülke ve hükümdarlığa da sahip oldu.
İbn-i Abbas (RA)