Dünyayı yöneten bir virüs var. Bu virüs öyle etkili ki, dünyanın her yerinde hemen hemen her haneye bulaşmış durumda. Bu virüsten kurtulmak mümkün değil. Çünkü insanlığın tamamı bu virüsün etkisi altında. En çok etkilenen ülke ise maalesef Türkiye. Bu virüs beyinlere işliyor ve insanların sağlıklı düşünmesine engel oluyor. Bulaşı alanı çok geniş. Televizyonlardan, sosyal medyadan ve dahi toplumun kendisinden bulaşıyor. Bu virüsün adı Siyonizm’dir!
Bırakın Bu Komplo Teorilerini!
Ben kendimce, tüm insanlığı etkisi altına alacak olan çok gizli bir proje geliştirmek istesem, önce o projeyi dilden dile yayar, toplumun her köşesinde konuşulur hale getiririm. Böylelikle bu proje artık komplo teorisi olur. Tüm insanlar o projeyi bilir, konuşur ancak herkes bunun bir komplo teorisi olduğuna inanmıştır. Komplo teorileri artık dikkat çekmez. Böylelikle ben o herkesin dilinde olan gizli projeyi açık açık yürütmeye devam ederim.
Bill Gates vakfı ve bu vakfın fonladığı Dünya Sağlık Örgütü’nün başı çektiği bir projeye yakın zamanda hepimiz şahit olduk. Bu proje Korona Virüs projesiydi. Bu proje sayesinde insanlar korkutulacak, sindirilecek ve böylelikle daha rahat yönetilebilecekti. Başlarda bu virüsün Çin’de çıkması nedeniyle bunun Çin hükümetinin nüfus kontrol etme projesi olduğunu zannediyordum. Ancak özellikle medyanın başını çektiği büyük bir propaganda ile proje tüm dünyaya yayıldı. Evet, ortada bir virüs var, ancak bu virüsün belirtileri ve seyrine bakıldığında grip virüsünden pek bir farkı yoktu. Ama nedense ölüm ihtimali neredeyse milyonda bir olan bu virüs öyle abartıldı ki, insanlar evlerine kapatıldı, küçük esnafa darbe vuruldu ve pazar tamamen büyük şirketlerin inisiyatifine terk edildi. Olaylar böyle seyrederken, ortaya adına Aşı denilen bir sıvı servis edildi. Bu sıvı sanki insanların özgürlüklerini geri verecek bir kurtarıcı gibi, Sağlık Bakanlığı’nın başını çektiği ve medyanın desteklediği bir kampanya ile tüm insanlara acilen ulaşması sağlandı. Aşılama kampanyasına öyle büyük bir katılım oldu ki, her gün haberlerde saatlerce insanların beynine Aşı olmazsanız ölürsünüz algısı yerleştirildi. Sadece medya da değil, kanaat önderleri olarak benimsenen kişilere, profesörlere, imamlara ve büyük kitlelere hitap eden hocalara dahi aşı propagandası yaptırıldı. Çok az insan yürütülen bu projelere uyanarak tüm kısıtlamalara, yaptırımlara ver yasaklara karşı çıktı. İnsanların bir bölümü ise işi ve eğitimi ile tehdit edilerek sözde gönüllü özde ise zorunlu olarak aşılanması sağlandı. Olay öyle bir noktaya geldi ki, İçişleri Bakanlığı tarafından, aşı yaptırmayanlar için 48 saatte bir olmak üzere PCR testi verme zorunluluğu getirildi. TV programlarında, köşe yazılarında aşı olmayan insanlar için hakarete ulaşacak söylemler yapılmasına karşın hükümet bu durumu görmezden geldi. Mevcut cumhurbaşkanı ise hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına tüm bu yapılan zulümlere kulak tıkamakla yetindi. Daha sonra bir açıklamasında, Mümtaz GAVI Vakfı’na selam göndererek tarafını net bir şekilde göstermiş oldu. Cumhurbaşkanı, katıldığı her programda bedeli ne olursa olsun, (Siyonizmin Kurguladığı) Yeni Dünya Düzeni içerisinde yer alacağını üzerine basa basa ifade etti. İktidarı, muhalefeti, STK’ları, medyası, cemaatleri ile herkes bu projeye destek olurken, yalnızca Yeniden Refah Partisi ile bir grup bağımsız insan bu düzenin kurulmasına karşı çıktı. Tüm bu yaşanan olaylar ile aslında insanlık, yazımızın başında da bahsettiğimiz her eve giren o virüsün yani Siyonizm’in kölesi haline getirilecekti.
Siyonizmi Tanıyalım
Siyonizm insanlığın başına bela olmuş bir mikroptur. Bu mikrop insanların emeklerini sömürerek beslenir. Kazandığınız her kuruşun, yetiştirdiğiniz her ürünün ortağıdır Siyonizm. Kimse onlara haraç ödemediğini iddia edemez. Çünkü yapılan her alışverişte ürüne ödenen her meblağın üçte biri faiz lobisi olan Siyonizm’e gider. Böylelikle Siyonizm, parmağını bile kımıldatmadan her insandan haracını kolaylıkla alır. Bu konuda Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın birçok açıklamasına ulaşabilirsiniz.
İşte Erbakan Hocamızın Siyonizm’in insanları nasıl sömürdüğünü anlatan bir videosu:
Gelelim Korku İmparatorluğuna
Az önce Korona Virüs projesinde bahsettiğimiz üzere, Siyonizm birçok kanalı kullanarak insanlar üzerine korku salarak bir baskı oluşturur. Sonra bu korkuyu giderecek tek kurtarıcının kendisi olduğuna insanları ikna ederek onları kendisine bağımlı kılar. Bu böyle tekrarlayarak devam eder. Son zamanlarda İklim Krizi safsatası ile hayvanların doğaya saldığı metan gazını bahane ederek büyük ve küçükbaş hayvanları imha etme çabasına girişmiştir.
Peki, bu hayvanların nüfusunu azaltarak ellerine ne geçecek?
Aynı süreçte yapay etleri tanıtarak, daha sağlıklı ve doğaya zararı olmadığını öne sürerek insanların yapay etlere yönelmesini sağlayacak. Hayvancılığın yalnızca büyük şirketlerin tekelinde yapılmasını sağlayarak, tarım ve hayvancılıkla geçinen köylülere varana kadar herkesi kendine bağımlı hale getirecektir. Bu şekilde toplumun yüzde yüze yakınını tüketim odaklı olmasını sağlayacaktır. Kendine bağımlı hale getirdiği toplumu yönetmesi daha kolay hale gelecektir. Dilediğinde gıdayı keserek toplumu cezalandıracak ve ben olmasam yaşayamazsınız algısını zihinlere kazıyacaktır. İşte büyük bir hızla ve heyecanla imzaladığımız İklim Sözleşmesi altında yatan asıl proje buydu. Dahası ise imzalayan ülkeler arasında enerji ve doğal kaynakların paylaşımı şartına göre, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren İsrail ile suyumuzu ve enerjimizi paylaşmak zorunda kalacağız. Nitekim İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretinde Enerji alanında birçok anlaşma yapıldığını gördük. Önümüzdeki 10 yıl içinde, küresel ısınmaya sebep olduğu gerekçesi ile birçok üretim tesisi kapatılacak, birçok enerji santralinin kapısına kilit vurulacaktır. Yeterince yatırım yapılmadığı takdirde Türkiye’nin yakın geleceğinde Enerji Krizi kaçınılmaz olacaktır. Yani TV’lerde bahsedilen Türkiye’nin yakın gelecekte süper güç olma durumu tamamen yalandır.
Televizyonlar Siyonizm’in En Büyük Propaganda Aracıdır
Bugün Türkiye’nin neredeyse tamamı bilgiyi televizyondan alıyor ve orada ne söylenirse ona inanıyor, ona itaat ediyorlar. Ben yalnız yaşadığım için çok fazla TV izlemem. Ancak geçen ay ailemi ziyarete gittiğimde fak ettim ki televizyonun nerdeyse günde 8 saat boyunca açık olduğunu gördüm. Her akşam ana haberde 1 saat boyunca insanlara korona nedeniyle ölüm korkusu pompalandığını fark ettim. Aşı olmazsanız, maske takmazsanız ölebileceğiniz algısının ne denli büyük olduğunu gördüm. İşte Türkiye’de aşı oranının bu kadar yüksek olması ardında yatan asıl neden buydu. Korku propagandasının insanları ne hale düşürdüğüne bizzat şahit oldum. Yani insanlara ölümü gösterip nasıl sıtmaya razı edilir canlı canlı yaşadım. Çünkü insanların büyük bir kısmının tek bilgi kaynağı televizyonlardı. Akıllı telefonlar ile internetin hemen her insana ulaşmış olmasına rağmen, bu teknolojinin neredeyse tamamı bilgiye ulaşmak için değil sosyal medya için kullanılıyor. Çünkü sosyal medya bir narkozdur. Senin internetten bilgi sağlamanı engeller, interneti yalnızca video izlemek, resim yüklemek için kullanmanı sağlar. Ayrıca yeterli seviyede araştırma yapmazsan, karşına çıkardığı içerikleri ile seni kendi yalanlarına inandırır.
Türkiye’de Hiçbir Şey Tesadüf Değildir!
Sosyal medyada önerilen profiller, Youtube’da karşınıza çıkan videolar, televizyonda izlediğiniz diziler, dizi aralarında verilen reklamlar da dâhil olmak üzere karşınıza çıkan her şey sizi yöneten aklın ürünüdür. Türkiye’de insanlar özgür iradesi ile değil, yönlendirmeler ile yaşarlar. Medya ne isterse insanlar onu konuşur, ona inanırlar. Her ideolojiye hitap eden mutlaka bir TV kanalı vardır. TV kanalları her ne kadar birbirine muhalif olarak görünse de hepsi aynı üst akla hizmet eder. Siyonizm, insanları TV programları ile uyuturken, kendileri arka planda işlerini dilediği gibi yürütürler. Fox TV, A Haber vs. hepsi aynı değirmene su taşınmaktadır.
Siyonizm Türkiye’yi İslam İle Sömürüyor
Şüphesiz Türkiye’nin en büyük değeri ve hassas noktası İslam’dır. Eğer mümin bir kul gibi görünürseniz insanlara istediğiniz gibi hükmetme yetkisine sahip olursunuz. Mevcut hükümet 20 yıldan bu yana dilinde Allah, Kitap, Din söylemleri ile Türkiye’yi dilediği gibi yönetiyor. Ancak arka planda yapılan yolsuzlukların, adaletsizliklerin, ahlaksızlıkların haddi hesabı yok. Sıkıştıkları noktalarda yine Allah’tan, Kitap’tan bahsederek beyinlere biraz narkoz verip tekrar arka plandaki işlerine devam ediyorlar. Daha olmadı, suni bir gündem oluşturarak dikkatleri başka yönlere çekiyorlar. İşte Türkiye İslam ile böyle uyutulup sömürülüyor. Bu korku ve sömürü imparatorluğundan tek çıkış yolumuz İslam’dır. Senin benim bildiğim İslam değil, gerçek olan İslam’dır. Eğer siz İslam’ın geleceğini bir siyasi partiye, bir lidere bağlıyorsanız, siz İslam’ı bilmiyorsunuz demektir. Gerçek İslam, geleceği bir kula bağlanmayacak kadar yücedir.
Selametle…
Yorum Yap